"İslam Birliği Projesini Gerçekleştirmenin Şartları" başlıklı Altıncı Oturumda konuşan Yıldırım, İslam birliğini sağlamanın şartlarına vurgu yaptı. Yıldırım şöyle konuştu:
“Müslümanlar tarihte kuvvetli oldukları dönemlerde, güçlü oldukları dönemlerde çeşitli ekoller, çeşitli fikirler oluşmuş. Bu ekoller birbirleri ile ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine dair bazı ilimler de tedvin etmişlerdir. Bunların başında ilmü’l edebü’l ihtilaf gelir. İhtilaf adabı, ihtilaf ahlakı ilmi geliştirilmiş ama bu tabii güçlü dönemlerde bu ismi almayı elbette âlimler uygun görmüşler. Ama Müslümanların zaafa düştükleri, krize düştükleri dönemlerde ise bunun adının ilmü'l adabü’l ittifak olması çok daha uygun görülmüştür.
Hepinizin malumudur ki tarihte Müslümanlar Efendimiz’den (SAV) sonra üç büyük kriz geçirdi, geçirdik ve bunlardan İslam'da ittifak esasları ile ancak çıktık. Bunlardan birincisi Moğolların İslam âlemini istilası, Bağdat'ı işgal etmeleri, yakıp yıkmaları; ikincisi uzun sürdüğü için Haçlı Seferleri, Kudüs'ün işgali, Selahattin Eyyubi Hazretlerinin Kudüs'ü yeniden fethi -100 yıl içerisinde gerçekleşti- üçüncü büyük kriz ise Osmanlının yıkılışı ve İslam âleminin 57 devlete parçalanması. Selçuklular parçalandığı zaman 27 beyliğe bölündüler, Osmanlı parçalandı, şu anda İslam Konferansı Örgütünün 57 resmi üyesi var. 100 yıldır büyük bir krizin içindeyiz. Bu krizden çıkmak için -Allah rahmet eylesin- büyük üstatlar, büyük mücahitler geldi. Onların başında Hasan el-Benna’yı zikretmek durumundayız, Asya’da İmam Mevdudi’yi zikretmek durumundayız. Ve Türkiye'de Erbakan hocamızı zikretmek durumundayız. 1969'da Erbakan Hocamız siyasi hayata atılınca bu krizden ancak şu üç önemli esasla çıkabiliriz diye bir önemli projeyi topluma açıkladı. Bunlardan birincisi önce bir defa manevi kalkınmamızı gerçekleştirmemiz lazım. İkincisi, İslam âlemi olarak maddi kalkınmamızı gerçekleştirmemiz lazım. Üçüncüsü de İslam birliğini kurmamız lazım. Bu üçü için 50 yıllık siyasi hayatı boyunca çok önemli projelere imza attı ve şu anda bizim burada toplanıyor olmamızın büyük amillerinden birisi de rahmetli Erbakan hocamızın yaptığı bu çalışmaların neticesi olduğunu görüyoruz.
Şimdi değerli kardeşlerim, bugün içinde bulunduğumuz üçüncü büyük kriz tarihçilere göre 100, 120 150 yıldır devam ediyor ve biz henüz toparlanmış değiliz. Önce teşhis, sonra tedavi yapmakta fayda var: Önce bir defa bizim hakikat ilmine, hakikat bilgisine ulaşmamız lazım. Evet, Kur’an-ı Kerim elimizdedir, sünneti seniyye elimizdedir ama bu esaslara göre hakikatin kendisine ulaşmanın bir metodu vardır: Önce ilim, problemlerin çözülme teşhisi ve onların çözümleri, sonra hikmet; arka planda ne oluyor, sonra marifet yani olaylar nereden başlayıp nereye gidiyor, bizim lehimize mi aleyhimize mi? Teşhisler doğru yapıldıktan sonra da cihat etmeden bu krizden çıkma şansımız yok. Bunlar neye göre yapılacak? 4 temel sütuna göre yapılacak. Bunu hepimiz biliyoruz ve tekrar ediyoruz yani kitap sünnet icma ve kıyas; edille-i erbaa veya edille-i şeriye olarak bunu zikrediyoruz. Bütün bunlar nereden neşet edecek; İslam'dan. Peki, İslam nedir? Allah Teâla’nın insanların kurtuluşu için son Peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam Efendimize gönderdiği mükemmel, eksiksiz, noksansız ve her problemi her çağda çözen bir muazzam dinin mensuplarıyız. Bunun üzerinde net bir şekilde ittifak edebilmemiz için başlangıçta şu üç noktada anlayış birliğine varmamız lazım: Bunlardan birincisi, İslam'ın gelmesiyle diğer dinlerin hükmü kalkmıştır ama bugün İslam âleminde öyle gruplar var ki daha Müslüman olduğunu iddia ettiği halde hala diğer dinlerin de hükmünün devam ettiğine inanıyor. Demek ki burada büyük bir kültür erozyonu ve emperyalizminin zihinlerimizi işgali var. İkincisi, biz İslam dinini kabul ettik, teslim olduk, Müslüman olduk. Müslüman kelimesinin üstünde hiçbir grup, cemaat, tarikat, ırk, bölge yoktur. Mademki Müslümanız, Müslümanlığımız bizi kardeş yapmış, ondan daha önemli, Müslümanlık derdimizden, görevimizden, ibadetimizden, Müslümanlığın bize yüklediği fert, cemaat ve düzen planındaki görevlerden daha önemli bir görev yoktur. Üçüncüsü ise İslam şamil ve kâmil bir nizam olduğunu ümmetin evlatlarına öğretmemiz lazım. Çünkü birçok insan laikliğe sapmış, ırkçılığa sapmış, mezhepçiliğe sapmış, çeşit çeşit gruplara ayrılmışız. Kimi batıyı seviyor, kimi doğuyu seviyor, kimi batılılarla stratejik ortak oluyor, kimi Asya'daki birtakım Müslüman olmayan ülkelerle birlik kuruyor. Bunların yerine biz İslam birliğini tesis edebilmemiz için, İslam'ın her problemi her çağda çözeceğine inancımızı netleştirmemiz ve onun üzerine imali fikir edip bu problemleri nasıl çözeceğine dair ilmi ortaya koyup sonra onun tedrisini yapıp onun neticelerini almamızla İslam birliği oluşur. Yoksa İslam birliği oluşturalım, bir araya gelelim… Geliyoruz ama sonunda İslam birliği olmuyor. Neden? Fikir birliği, söylem birliği, eylem birliği olmayan bir yerde İslam birliğinden veya herhangi bir birlikten bahsedilemez. Bunun olabilmesi için de İslami düşüncenin Erbakan hocamızın bize öğrettiği… Ben üniversiteyi Medine-i Münevvere’de okudum. Bu arada birçok medreselerde de okudum, birçok kurumda, kuruluşta çalıştım ama Erbakan hocamızın netleştirdiği İslami düşüncenin temel esaslarını hiçbir yerde öğrenemedim. Nedir onlar? Birincisi, bu dünya hayatı geçicidir ve bir imtihan yerinden ibarettir, esasını kalbimizden hiç, zerrece çıkarmamamız lazım, bütün davranışlarımıza bunun tesiri gerekiyor. İki, İslam dini haktır, mükemmeldir. Biz sağda solda kurtuluş arayamayız. Eksiği, noksanı yoktur. Ona bir şey ekleyemediğimiz gibi ondan da bir şey çıkartamayız. Ona bir şey eklesek ifrata gideriz, ondan bir şey çıkarsak tefrite gideriz. İslam ifrat ve tefridin ortasıdır, ne ifrattır, ne tefrittir, radikalizm değil, liberalizm de değil, diğer izmlerin hiç birisi değil. O halde hak ve mükemmel olana şeksiz şüphesiz tabi olmakla ancak birliği sağlayabiliriz. Üçüncüsü İslam dini bir bütündür sadece bir kısım ibadetleri yaparak bütününü yapmış sayılmayız. Dolayısıyla ne yapacağız? Ahkâmın uygulanmasının mücadelesini vereceğiz. Bir ülkede İslam ahkâmı uygulanmıyorsa o ülkedeki birlikteliği nasıl sağlayacağız? Çünkü Allah Kendi ahkâmının uygulanmasıyla kalplere birlik ruhunu veriyor. Dördüncüsü bütün bunların uygulanması cihad farzıyla mümkündür ve cihadın da eda edilmesi gereken en büyük ibadet olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki, ne yapacağız? İttifak yapacağız.
İslam'da ittifak esasları… İttifak nedir? İttifak lügat, sözlük anlamı itibariyle fikirde ve amelde uygunluk, aynı düşüncede olma, birleşme, özleşme veya birden fazla şeyin bir araya gelip kaynaşması. Şimdi biz burada bir ittifak halindeyiz ama gevşek bir ittifak halindeyiz. Yılda bir defa bir araya gelmekle bu mümkün değil. Muhakkak çok daha sıkı bu çalışmaları birlikte yapmamız veya teşkilatlarımızı, cemiyetlerimizi yılda bir kaç defa çok daha yoğun bir şekilde bir araya gelip tevhidi efkâr ile tashihi efkârı sağlamamız lazım. Peki, ittifakı bize emreden ayetler var mı; var. Ben onları teberrüken okumak istiyorum -birçok kardeşimiz okudu, Allah razı olsun- Va’tesimü... Hepiniz Allah'ın hükmüne, ipine, kitabına, peygamberin sünnetine sapasağlam sarılın; sakın tefrika yapmayın. Oradaki la nefyül cins olduğu gibi, ra’nın üzerindeki şedde de hiçbir suretle tefrika yapmayın; ne bölgecilik ne mezhepçilik ne ırkçılık ne şu ne bu. Bizi kitap ve sünnetten ayıracak herhangi bir tefrikaya müsaade yok. Böyle bir titizlikle meseleye sarılırsak elbette ne oluruz; İnneme’l mü’mine ihvetün oluruz. Ancak kardeş oluruz.
Aramızda bir problem olsa ne yapacağız? Kitap onu da söylüyor. Feeslihu beyne ehaveyküm; kardeşlerinizin arasını kurallara göre çözün; taraf tutarak değil, koyduğum hükümlere göre çözün. O zaman bir de Allah'tan korkun, taraf tutmayın. Sadece bu, bize İslam birliğinin farziyetini emretmiş oluyor. Islah edin! Kim ıslah edecek; otorite! Otorite ne? İslam birliği. Bu illa bir tek devletin olması gerekmiyor. 57 tane Müslüman ülke, işte D8’i kurdu Erbakan hocamız, 60 tane İslam ülkesini D60 olarak isimlendirdi. Daha sonra da D160 olarak diğer Müslüman hatta müstazaf olan ülkeler, sömürülen ülkeleri de buna katabiliriz. Geriye kalacak 20 tane nefsinin arzusunu devlet edinen ülkeler. Onlar da dışlanmış olacak; Hak gelince batıl zail olacak. Biz hakkı getirmiyoruz ki; sadece konuşuyoruz. Konuşmakla değil, onu bizzat yaparak göstermekle olur. Elbette ilim babından konuşacağız. Peki, parçalanmamızın, ittifak edemeyişimizin temel sebepleri nelerdir; İslam nizamını fert, cemaat ve düzen bazında, devlet bazında uygulamayışımızın? Çünkü Müslümanlıkta ferdi ibadetlerin tamamı yüzde 10-15 civarında ama düzenle ilgili olan Allah'ın ahkâmı, hünne ümmül kitap… Kitabın esasını teşkil eden ayetler, hükümler ve kanunlar var. Her birimiz bulunduğunuz ülkede onların uygulanıyor olmasının tedbirini almak durumundayız. Eğer bunun tedbirini almazsak bu parçalanma devam edecek. 100 yıl geçti, 200 yıl da geçer, yine biz bunları konuşuruz. Herkes bulunduğu ülkede o ülkenin yönetiminin İslamlaşmasının mücadelesini verecek, bunun cihadını yapacak. Bununla ilgili tabii birçok ayeti kerime var ama bir hadisi şerif… Onu yaşıyoruz. Sizi idare edenler Allah'ın buyruklarıyla sizi idare etmedikleri zaman birbirinize düşme, birbirinizin kanına girme cezası ile cezalandırılırsınız. Bu Mısır'da da böyle oluyor, Filistin’de de böyle oluyor, Türkiye'de de böyle oluyor, Pakistan'da da böyle oluyor, her yerde böyle oluyor. Oradan çıkabilmek bu ilaçla olur. Nasıl? İdarecilerimiz bizi Allah ve Resulü’nün buyruğuna göre idare edecekler. İkinci en büyük problem yani ikinci parçalanma sebebi ifrat ve tefrittir, gerginliktir. İfrat ve tefrit, kutuplaşma ve gerginlik. İfrat, dinde olmayanı dine eklemek; tefrit, dinde olanı -liberalizme kayıp- çıkarmak. Bizim yolumuz, orta yoldur. Ne ifrattır ne tefrittir. Peki, bu parçalanmanın ve gerginliğin zehirli meyveleri nelerdir? Biz bunları tadıyoruz şu anda. Birincisi, cehalet. Buradan doğuyor, bilgisizlikten. Problem çözen ilim elimizde yok. Neslimiz, gençlerimiz bundan habersiz, cehalette olduğundan meseleyi görmüyor. Onlara bunun eğitimini ve ilmini öğretmemiz lazım. Irkçılık, yine parçalanmanın zehirli meyvelerindendir. Mezhepçilik, taifiyye; bu da aynıdır. Irkçılığın ilacı kardeşliktir, mezhepçiliğin orta yoldur. Sonunda da terör çıkıyor bugün İslam âleminde terörün olmasının temel sebebi biz o bahsettiğimiz iki zehirli yapının ortaya çıkmasından neşet ediyor. Peki, biz bunlardan nasıl kurtulacağız? Bir defa çok önemli bir nokta var, değerli kardeşlerim. Tefrikaya nasıl düşmeyiz? Tartışırken ihtilafa girecek noktaya girmezsek düşmeyiz. Eğer oraya girersek ihtilaf edeceğiz. Evet, faydalı ihtilaf var, ümmetin ihtilafında rahmet var ama bu ihtilaf vichetünnazar olursa. Eğer ihtilaf birbirimizden bizi ayırıp kine, hasede, kibre ve nefsani arzularımıza yöneltecekse o ihtilafta ne hayır var? Hiçbir hayır yok. Onun için ihtilaf çok önemlidir; oradan başlıyor. Sonra niza, sonra cidal, sonra tefrika, gruplaşma başlıyor. O gruplaşmalar da sonunda küllü hizbim bime ledeyhim ferihun haline dönüşüyor; herkes elinde olanla yetiniyor. Allah muhafaza. Onun için ne yapacağız? İttifak için on tane esası bilfiil uygulayacağız. Nedir onlar; önce kendimizden başlayalım.
- Bir defa Allah, İslam inancını taşıyan insana Müslüman adını vermiş. Evet, bu kimliğin dışındaki bütün kimlikler sadece tanışma vasıtasıdır, asla üstünlük vasıtası değildir.
- İslam ümmetinin birliği, grup cemaat, ırk veya mezhebin kendi içindeki birlikteliğinden üstündür. Büyük daireyi hedeflemezsek küçük dairede ne yapacağız? Kendi kendimize çalıp kendi kendimize oynarız.
- Kıblemize dönen ve tevhid ehli olan Allah'a de şirk koşmayan her Müslüman kardeşimizdir. Mezhebi, ırkı, bölgesi, tarikatı, cemaati ne olursa olsun. Bunda ittifak etmemiz lazım ve bunun öğretimini, ilmini öğrenmemiz lazım. Şimdi birçok kardeşimiz geçtiğimiz oturumlarda problemleri konuştular. Kısmen çözüm yollarını da konuştular vaki problemleri. Bizim bu söylediklerimiz ise bizim kendimizin Müslümanlık bakımından kalitemizi yükseltmeden ittifakımızı nasıl sağlayacağız? Kalitemizi, Müslümanlık kalitemizi yükselteceğiz. Müslümanlık artık zamanda öğrenilecek bir din değil, aktif zaman ayıracağız.
- Yüzde yüz İslam’ı nakzeden bir delil olmadıkça –İslam’ı nakzeden bir delil varsa ayrı- Müslümanım, diyene sen münafıksın veya kafirsin diyemeyiz. Bu kelimeler öyle kolay kullanılacak kelimeler değil. Bütün gruplaşmalar, parçalanmalar bu mikroptan çıkıyor.
- Tevhide inanıp İslam düşmanlarını düşman bilen herhangi bir grup, cemaat asla Müslümanların düşmanı değildir. Onlara lakap takamayız, alay edemeyiz, hatalarını aleni olarak televizyonlarda konuşamayız. Şu Arap televizyonlarındaki tartışmalara bir bakın, Türk televizyonlarındaki dini tartışmalara bakın. Bunların hiçbiri İslami tartışma değildir; hepsi ağız dalaşıdır. Ancak hatasını kendisine söyleyebiliriz. Niye? Maksadımız düzeltmek, daha fazla bozmak veya üstün gelmek değil. Üstün gelmek isteyen muhakkak kaybeder.
- Tartışmalarımızı Kur’an-ı Kerim, sünnet-i seniyye, icma-yı ümmet ve kıyası fukahayı esas alarak yapmalıyız, bunları tartışmamalıyız.
- Vasat ümmet olmak mecburiyetindeyiz.
- Tevhid akidesine inanıp furuatta ve amelde farklı düşünenlere gönlümüzü açmalıyız. Farklı düşünecek tabii ki.
- Görüşleri ve davet üslupları farklı olan Müslüman olabilir ama dinleri ve kıbleleri farklı iki Müslüman grup veya iki Müslüman olamaz.
- Müslümanın Müslümanı sevmesi farz-ı ayındır. Birbirinizi sevmezsiniz iman etmiş olmazsınız buyuruluyor. Müslümanın diğer bir Müslümanı sevmeme lüksü olmadığı gibi imana dayanmayan bir sevgi de menfaate dayanıyorsa sonunda nefretle biter, Allah muhafaza.
Ben son olarak Erbakan hocamızın bizzat tatbik ettiği, madde madde yazdığı demiyorum tatbik ettiği İslam'da ittifak esaslarını sadece maddeler olarak söyleyip kapatıyorum.
- Her yerde ve her zaman Hakkı üstün tutmak durumundayız. Ancak ittifak olur. Haklıdan yana olacağız ve Hakkı üstün tutacağız.
- Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyeyi kesin esas alacağız.
- İfrat ve tefrite gitmeyeceğiz, orta yoldan gideceğiz. Her türlü bidatten sakınacağız. O bizim kalbimizin ayarını bozuyor.
- Ehli kıbleyi asla tekfir etmeyeceğiz. Onlarla birlikte çalışmayı murat edeceğiz, isteyeceğiz, arayacağız ki birlik olsun.
- İttifak edilen konularını öne alacağız. İlim diye eski ihtilafları öne alanların yarayı büyüttüklerinin farkında olmadıklarını görüyoruz.
- Sahabelere saygıda kusur etmeyeceğiz; dinimizi taşıyan onlardır çünkü.
- Sadece İslam düşmanlarını düşman edineceğiz. Müslümanları sadece Allah için seveceğiz; menfaat için değil. Allah için yaptığımız her sevgide menfaat var, ama menfaat için yaptığımız sevgide Allah rızası yok, oradan hayır çıkmaz.
- En yüce değer olarak İslam'ı bileceğiz.
- Her yerde de her zaman Her bireyimiz, her bir cemaatimiz her bir teşkilatımız, her bir tarikatımız, her bir mezhebimiz İslam birliğini kurmaya çalışacak, ona kalpler yönelecek o atmosfer, o iklimi oluşturacağız. O zaman Allah kalplerimizi biz yönelirsek birleştirir, Kalpler birleşince gücümüz de birleşir, fikrimiz de birleşir, eylemimiz de birleşir. Ve sonunda İslam birliğini intaç ederiz. Allah hepinizden razı olsun. Rabbimiz çalışmamızı rızasına muvafık ameller zümresine katsın. Bizi kendi rızası istikametinde ömrümüzün sonuna kadar sabit kadem olan kullarından eylesin. Esselamü aleyküm.”
YORUMLAR